David Blatt: ''EuroCup'ın yarı final ve final formatı, EuroLeague'den daha iyi.''
EuroCup'ta finale çıkma başarısını gösteren David Blatt, hedefleri ve hayallerini Fanatik Basket'e anlattı.
NBA'de başantrenörlük yapan ilk Avrupalı olan, Darüşşafaka'nın başında önemli işlere imza atan David Blatt; NBA hayalini, Darüşşafaka'daki hedeflerini Fanatik Basket'e anlattı.
- Darüşşafaka, Türkiye'nin önemli eğitim kuruluşlarından biri. Böyle bir kulüpte çalışmak sizin için ne anlam ifade ediyor?
Oldukça eşsiz bir basketbol ortamı. Çünkü Darüşşafaka takımı özel bir okul ile ilişkili. Türk toplumu için çok değerli bir eğitim kurumu. Basketbolun ötesinde bir anlama sahip. Bu ortamda çalışma fırsatına sahip olduğum için oldukça mutlu ve gururluyum. Öğrenciler her gün antrenmanlarımızı izlemeye geliyorlar. Zaman zaman maçlarımıza gelip takımımızı destekliyorlar. Hep birlikte pozitif bir ortamda çalışıyoruz. Bu bizim için önemli bir artı. Bize heyecan ve coşku katıyor.
- Darüşşafaka ile anlaştığınızda Doğuş Grubu'nun önemli projeleri vardı fakat bu sezon başında bir anda isim sponsorluğundan çekildiler. Bu sizin bakış açınızı nasıl etkiledi?
Başlangıç olarak Doğuş Grubu'nun, Darüşşafaka'nın anlamı, düşünce tarzı ve geleneğiyle ile olan birlikteliği benim kararımın başlıca nedenlerinden biriydi. Sizin de belirttiğiniz gibi bu yıl Doğuş Grubu isim sponsorluğundan geri çekildi. Ancak bu her şeyi değiştirmedi. Doğuş Grubu bizi terk etmedi. Hala bize önemli destek veriyorlar. Kişisel olarak buna minnettarım. Yalnızca Darüşşafaka takımı için değil, aynı zamanda okul için de öyle. Basketbolun ötesine geçen bu projenin bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Darüşşafaka'nın Doğuş ailesiyle olan birlikteliği sadece basketbolla sınırlı değil, bunun çok ötesinde. Ve görüyorsunuz, Baba Şahenk bu muhteşem oluşumun ortaya çıkmasının en büyük mimarı. Şimdi ise Ferit Şahenk okula olan desteğini sürdürüyor. Biz halen bir aileyiz. Resmi sponspor olmasalar da birçok alanda hala bizimle birlikteler. Buraya gelmemin en büyük sebeplerinden biri Ferit Şahenk'ti. Takdir edilesi biri ve ona büyük saygı duyuyorum.
- Uzun yıllar EuroLeague düzeyinde görev aldınız ve önemli başarılara imza attınız. En son 2008-09 sezonunda Dinamo Moskova'nın başında mücadele ettiğiniz EuroCup'a dönmek size ne hissettirdi?
Kesinlikle çok farklı. Tahmin ettiğim bir şey değildi. Kalmak için çeşitli sebeplerim vardı. Hayatım boyunca önemli bir karar alırken hiçbir zaman geriye bakmam. Elimde olan işe ve önümdeki duruma göre bir değerlendirme yaparım. Elimden gelenin en iyisini yapıp etrafımdaki insanların mükemmelliyetçi olmalarını ve benim de yardımımla potansiyellerinin en üst noktasına ulaşmasını beklerim.
EuroCup'ta finale kaldınız. Şampiyonluk gelecek mi?
Finale kalmak tabii ki harika bir his ve başarı. Ama hikayenin tamamı bundan ibaret değil. Bu sezon teknik ve idari kadro olarak genç ve yeni oyuncularımızla EuroCup'ta her zaman adım adım düşündük. Bütün ekip olarak Darüşşafaka'yı ve Türk basketbolunu Avrupa arenasında başarıyla temsil ettiğimiz için gurur doluyuz. Daha bir hikayeyi sonuçlandırmadık. Şimdi final var. Atacağımız bir adım kaldı. İlerleme kaydedip, gelişmeliyiz. Bunu da yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
- EuroCup'ta yarı finaller ve finalin farklı bir formatı varken EuroLeague'de Final Four sistemi var. Siz hangisinin daha ideal olduğunu düşünüyorsunuz?
Profesyonel bakış açısıyla bence EuroCup'ın sistemi daha iyi. Tabii ki pazarlama ve sponsporluk açısından Final Four sistemi iyi görünebilir. Çünkü bu EuroLeague'e elindeki malzemeyi dünyaya daha kolay tüketilebilr şekilde sunma imkanı tanıyor. Ancak mücadele açısından EuroCup'ın sistemi fantastik! En iyi takımın belirlenmesi için en iyi sistem.
- 2007'de Rusya'nın EuroBasket, 2014'te Maccabi Tel Aviv'in EuroLeague şampiyonlukları kadrolar açısından pek beklenmedik başarılardı. Darüşşafaka'da bu sezon isim ve kadro değişimiyle azalan beklentiler sizi olumlu etkiledi diyebilir miyiz?
Evet, neredeyse tüm takımı değiştirdik. Geçen yıl hem Türkiye'de, hem de EuroLeague'de Darüşşafaka'nın tarihteki en iyi sezonlarından birini geçirdikten sonra kadromuzda 8-9 oyuncu değişti.
Bence insanlar bizden ne bekleyeceğini bilmiyordu. Çünkü yepyeni bir takım oluşturduk. Mithat Demirel bu kadroyu oluştururken oldukça iyi bir iş çıkardı. Üst düzeyde mücadele etme potansiyelimiz vardı ve bence bunu başardık. Ve şimdi yaz aylarına göre oldukça farklı bir görüntü sergiliyoruz.
- Basketbol Süper Ligi'nde de iyi bir mücadele veriyorsunuz. Ligdeki hedefleriniz neler?
İlk olarak Play-Off'a kalmayı hedefliyoruz. Ve bence bunu başaracağız. Türkiye Ligi gerçekten çok zorlu bir lig. Baştan sona kadar Avrupa'nın en zorlu ligi. İleri aşamalara ulaşmanız çeyrek final ve yarı finalde hangi takımla eşleştiğinize bağlı. Normal sezonu olabilecek en iyi noktada bitirip duruma bakacağız. Tabii ki ben kariyerim boyunca olduğu gibi nasıl oynadığımız ve mücadele ettiğimizin önemine odaklanıyorum. Umarım tüm sezon olduğu gibi gelişimimizi devam ettiririz.
- NBA tarafına dönmek gerekirse Cavaliers sonrası bazı takımlarla görüştüğünüzü belirtmiştiniz. Son olarak da Jason Kidd'in görevden alınması sonrası isminiz Milwaukee Bucks ile geçti. NBA'de yeniden bir takım çalıştırma düşünceniz, isteğiniz var mı?
Dürüst olmak gerekirse Cavaliers deneyimim sonrasındaki ilk yaz, NBA'de birkaç takıma yakındım. Fakat bana hiç resmi teklif ulaşmadı. O pozisyonlar için en ciddi adaylardan biriydim ama görev bana verilmedi. Geçen yaz ise NBA'de hiçbir takım koç değişikliği yapmadı. Yani şu ana dek hiçbir NBA ekibinden resmi teklif almadım. Belki de bu sezon sonrası o fırsata sahip olacağım. NBA'de 30 tane başantrenörlük görevi mevcut. Yeniden orada bir görev alacak mıyım göreceğiz. Teklif gelirse kabul edeceğim. Aksi halde Avrupa'da seve seve devam ederim.
- Milwaukee Bucks örneğine bakarsak Giannis Antetokounmpo gibi Avrupalı bir oyuncunun liderlik ettiği bir NBA takımında çalışmanın sizin gibi uzun yıllar Avrupa'da görev yapmış bir koça avantaj sağlayacağını düşünüyor musunuz?
Olabilir. Şu anda herhangi bir görev için adaylardan arasında ben var mıyım bilmiyorum. Avrupa stiliyle oynayan bir takım benim adıma iyi olabilir. Fakat çok da gerekli değil. Çünkü artık NBA tecrübesine sahibim. NBA ile Avrupa basketbolu arasındaki farkları iyi biliyorum. Bence her takımda görev yapmak için kalifiye biriyim. Sonuçta benim takımım final oynadı. NBA'de nasıl kazanılır biliyorum. Yalnızca NBA'de kalmayı öğrenmem gerekiyor.
- Cedi Osman, eski takımınız Cleveland Cavaliers'ın formasını giyiyor ki o ve NBA'deki diğer Türk oyuncular hakkında düşünceleriniz neler?
Hiç şaşırmadım. Çünkü Cedi, NBA'e hazır bir şekilde gitti. EuroLeague'de önemli bir tecrübe elde etti. Bu süreçte fiziksel olarak kendisini geliştirdi. Yani NBA'deki yoğun sezona ve oradaki ortama hazırlıklıydı. Furkan ise bana göre biraz erken gitti. Tabii ki sizi çağırdıklarında 'hayır' demek çok zor. Bu yüzden kararını anlıyorum. Ancak Avrupa'da 1 veya 2 yıl daha geçirmek ona daha faydalı olabilirdi. Bazen böyle olur, oyuncuyu erkenden çağırırlar ve ilk 2 yıl oynamasını ummazlar. Umarım kendisini geliştirmeye devam eder ve rotasyonda kendisine yer edinir. Bana göre ikisi de NBA oyuncusu.
- Cleveland'da görev yaptığınız dönemde kendi performansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Açıkçası bu konuyu düşünmeyi bıraktım. O zaman da ifade ettim ve bu söylediğim halen geçerli... Bence Cleveland'da oldukça iyi bir iş başardım. Kesinlikle başarısız olduğumu düşünmüyorum. Sadece işimi koruma konusunda başarısız oldum. Oradaki dönemimi en iyi böyle ifade edebilirim.
- Özellikle şunu farklı yapsaydım dediğiniz bir şey var mı?
Tabii birçok şey var. Geri dönüp baktığımda benim durumum farklıydı. İlk gittiğimde bulduğum durum bir anda başka bir şeye dönüştü. Yani iki kez alışmak zorunda kaldım. ABD'deki yaşama ve NBA'deki oyuna alışmak zorundaydım. Ayrıca yeni kurulmuş bir takıma ve sonrasında şampiyonluğa oynadığımız duruma alışmak zorundaydım. Ben bir şeyleri inşa etmeyi değil de maçları kazanmaya uygun bir yolu seçtim. Öğrendiğim ders bu oldu.
- Cavaliers şampiyonluk yüzüğünü size gönderdi. O yüzüğü nerede saklıyorsunuz?
Yüzüğü kayınvalidemin tutmasına izin verdim. Çünkü kendi adıma pek de keyif alacağım bir şey değil. Belki gelecek yıllarda çocuklarımın bir hatıra olarak sahip olacağı bir şey. Belki de yüzükle başka bir şey yapabilirim. Henüz karar vermedim. Bir hayır kurumuna bağışlama ihtimalini de düşündüm. Fakat emin değilim. Henüz ne yapacağıma karar vermedim. Ya bir hatıra olarak aile içinde tutacağım veya bağışlayacağım. Cavaliers adına oldukça nazik bir jestti. Şampiyonlukta benim de katkım olduğunu gösterme biçimleri hoşuma gitti. Buna minnettarım. Oldukça hoş bir şeydi. Özellikle de verilen değil, kazanılan bir şey olduğu için.
- Kamuoyu, LeBron ile aranızdaki ilişkide neleri doğru ve yanlış değerlendirdi?
Tabii ki birçok gerçek dışı ve gereksiz söylenti mevcuttu. LeBron'ın içinde olduğu her şey manşettir. Çünkü büyük bir oyuncu, büyük bir kişilik. NBA şovunun oldukça önemli bir parçası. Eminim birçok kişi bazı şeyleri yanlış değerlendirmiştir. Fakat hiç de umrumda değil. Tüm bunları geride bıraktım. NBA'in ve muhtemelen dünyanın en iyi basketbolcusuyla çalışma şansı yakaladım. Gerisi önemli değil.
- Cleveland'da çalışmadan önce Steve Kerr size Golden State'te asistan koç görevi teklif etmişti. O işi kabul etseydiniz her şeyin daha farklı olacağını düşünüyor musunuz?
Pek değil! Aynı bu yaz Darüşşafaka'dan ayrılıp Maccabi veya Khimki'ye gitseydim nasıl olurdu diye düşünmediğim gibi. Bir karar alırım ve her şeyi olduğu gibi düşünüp gelecekte neler olacağına bakarım. Darüşşafaka ile neler olacağına, güzel basketbol oynamaya, takımımızı geliştirmeye ve potansiyelimize ulaşmaya odaklandım. En önemli şey bu. Cleveland'da görevi kabul ettiğimde de aynısını yaptım. Beni o işe layık gördüğü için Steve Kerr'e teşekkür ettim. Ardından Cavaliers ile işe koyulup geleceğe baktım.
- JR Holden'ın da önemli bir rol oynadığı Rusya takımı ile Avrupa şampiyonluğu yaşadınız. Şimdi Wilbekin'in devşirme oyuncu olarak Türk Milli Takımı'nda oynaması konuşuluyor. Ülkelerin devşirme oyuncu kullanma tercihleri konusunda düşünceleriniz neler?
Bunun doğru olmadığını söyleyecek son kişiyim. Çünkü JR Holden ile tarihi bir Avrupa şampiyonluğu yaşadık. Ancak şunu söylemeliyim ki sonuç olarak bu durum programımızı geliştirdi. 2011 yılında yalnızca Rusya doğumlu oyuncularla Litvanya'da bronz madalya kazandık. 2012 senesinde ise Londra'da Olimpiyat madalyası kazandığımızda aynı şekilde yalnızca Rusya doğumlu oyuncular vardı. Genel duruma bakarsak JR Holden Rus vatandaşı yapılmış bir oyuncu olarak bize kupa kazandırdı, programımızı geliştirmeye katkı sağladı, Rus basketboluna heyecan ve bilinirlik getirdi. Sovyetler Birliği zamanı bu durum daha yaygındı. Çünkü takımın %70-%80'lik kısmı Rusya doğumlu değildi. İyi oyuncuların bir çoğu Litvanya, Letonya ve Ukrayna'dandı. Tabii ki bu politik olarak başka bir zaman dilimiydi, 17 ülkenin birleşiminden oluşuyordu. JR Holden programımızı en üst seviyeye çekmemizi sağladı. Sonrasında takımımız sadece Rusya doğumlu oyuncularla başarılar kazandı. Belki de bunun ardında bir ders vardır.
- Bu sezon EuroLeague'de şampiyonluk adına hangi takımı bir adım önde görüyorsunuz?
Kazanmasını umduğum takımı söyleyebilirim, Fenerbahçe! Çünkü Türk takımlarını Avrupa kupalarında iyi yerlerde görmek istiyorum. Bu yüzden umarım yine Fenerbahçe kazanır. Çünkü Türk basketbolunu temsil ediyorlar. Kim kazanır bilemiyorum, söylemesi çok zor. Çünkü şampiyon tarafsız sahada tek maçlı eleme sistemine göre belli olacak. Bu deneyimi İtalya'da Maccabi ile yaşamış, CSKA Moskova ve Real Madrid'i yenmiştik. Ve orada İsrailli taraftarlar diğer herkesten daha fazlaydı. Tarafsız sahadaki tek maçta her şey olabilir. Bu da bizi baştaki sorunuza getiriyor. Bu yüzden en iyi takımı bulmak için EuroCup'ın sistemi daha adil.
- İsrail'de oldukça kaliteli bir jenerasyon geliyor ki bu noktada oğlunuz Tamir de fazlasıyla dikkat çekmiş durumda. Bir koç olarak Tamir hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bu günlerde bir süredir uzak olduğum için artık koçu değilim, belki geçmiş yıllarda öyleydim. Bugün yalnızca babasıyım. Oynayışını izlemek ve kendisini geliştirmesine tanık olmak bana büyük bir keyif veriyor. En çok hoşuma giden şey ise Tamir'in mükemmelliyetçiliğe verdiği önem ve olabileceği en iyi seviyeye çıkmak için kendini adaması. Genç yaşına rağmen Avrupa'da önemli seviyelerde kendisini gösterdi, bu da iyi bir şey.
- Pini Gershon sizin için ne anlam ifade ediyor?
Pini ve benim aramda oldukça dürüst bir profesyonel ilişki vardı. Oyunculuk dönemimde Pini bana koçluk yaptı. Ardından onun yanında asistan koç olarak çalıştım. Pini'den çok şey öğrendim. Kendisiyle birçok fikir ve zaman paylaştık. Birçok karşılaşmaya çıkıp şampiyonluklar kazandık. O benim kolektif basketbol deneyimimin önemli bir parçası. Tabii artık pek görüşemiyoruz ama hala arkadaşız. Ve birlikte güzel anılara sahibiz.
- Daha önce Avrupa'da çalıştırdığınız oyunculardan kurabileceğiniz en iyi 5?
Pivot pozisyonunda Nikola Vujcic veya Nate Huffman. 4 numaralı pozisyonda David Blu. 3 numarada tercihim Andrei Kirilenko. Anthony Parker 2 numaralı pozisyonda. 1 numarada ise size 3 isim verebilirim. Bunlar Nikos Zisis, JR Holden ve Ariel McDonald. İstediğinizi seçin... Bu 5 oyuncuyla herhangi bir takımı, herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda yenebiliriz. Hatta hepsi değil ama birçok NBA takımı da bu yenebileceğimiz ekiplere dahil.
- Kariyerinizin başında kadın basketbolunda da koç olarak görev almıştınız. Kadın basketbolunu hala takip ediyor musunuz, ediyorsanız düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Henüz profesyonel bir oyuncuyken kadın basketbolunda yalnızca 1 sezon koçluk yaptım. O dönemde 29 yaşındaydım ve Elitzur Netanya takımında forma giyiyordum. Ve o kulübün kadın takımını yönettim. Yalnızca basketbol oynamak dışında hayatımda başka bir şey daha yapmalıydım. Teklif geldiğinde ise neden olmasın dedim. Çok fazla para kazanmıyordum. Farklı bir deneyim elde etmek ve biraz daha para kazanmak adına önemli bir fırsattı. Profesyonel basketbolculuk kariyerim boyunca hep oynadığım kulübün genç takımlarında koçluk yaptım. Çünkü başka bir şeyle daha uğraşmak hoşuma gidiyordu. Çünkü oyuncuyken çok boş zamanınız oluyor. Bu yüzden nerede olursam olayım tecrübe kazanmak istedim ve kadın basketbol takımı da çalıştırdım. Ve size bir sır vereyim, koç olarak ilk kupamı o takımla kazandım. İkinci Lig kupasıydı. O yıl gerçekten çok keyif aldım. Fakat o sezon sonrası, 'Bu harikaydı ama bunu hayatım boyunca bir daha yapmayacağım' dedim. Kadın basketbolunu oldukça değerli buluyorum. Bu deneyim bana çok şey kattı. Hayatta sizin için neyin doğru olduğunu ve neyin doğru olmadığını bilmelisiniz. Bu tecrübeden öğrendiğim, yapabilirim, keyif alabilirim, yaptım ve bir daha yapmak istemiyorum. Öğrendiğim buydu. Fakat cidden çok iyi vakit geçirdim.
- Ayrıca Xerox adlı firmada da çalıştınız. Sizin için nasıl bir deneyimdi?
Bence pazarlama benim kişisel olarak güçlü bir yanım. Bir koç olarak pazarlamacı olmalısınız. Fikirlerinizi, felsefenizi ve kendinizi pazarlamalısınız. Bu, etkili ve başarılı olmak için önemli. Pazarlamacı olarak çalışırken de keyif aldım. Çünkü rekabetçi bir iş. Beklentinin yüksek olduğu alan. Prim kazanmak ve maaşınızı artırmak adına belli bir hedeflere ulaşmalısınız. Her ay kendinizi geliştirmelisiniz. Basketbolda ise her maç ayrı değerlendirilirsiniz. Fakat aynı tarz kısa vadeli ve uzun vadeli rekabet mevcut. Pazarlama işindeki deneyimim bana antrenörlükte yardım etti diyebilirim.
- Hayatınızda sizi en çok etkileyen kişi kimdi?
Hayatım boyunca beni yaşamın her alanında en çok etkileyen kişi lisedeki basketbol antrenörüm Phil Smokey Moresi'ydi. Yıkılmış bir yuvanın çocuğuydum. Liseye başladığımda kendimi arıyordum. Hayatımda hangi yöne gideceğime karar verme aşamasındaydım. Koç Moresi beni kanatlarının altına aldı. Bana basketbol ve hayata dair birçok şey öğretti. Ve bu öğrendiğim şeyler halen bana yaşamımda ve kariyerimde yardımcı oluyor. Kendisi benim için harika bir rol model ve figürdü.
- Darüşşafaka, Türkiye'nin önemli eğitim kuruluşlarından biri. Böyle bir kulüpte çalışmak sizin için ne anlam ifade ediyor?
Oldukça eşsiz bir basketbol ortamı. Çünkü Darüşşafaka takımı özel bir okul ile ilişkili. Türk toplumu için çok değerli bir eğitim kurumu. Basketbolun ötesinde bir anlama sahip. Bu ortamda çalışma fırsatına sahip olduğum için oldukça mutlu ve gururluyum. Öğrenciler her gün antrenmanlarımızı izlemeye geliyorlar. Zaman zaman maçlarımıza gelip takımımızı destekliyorlar. Hep birlikte pozitif bir ortamda çalışıyoruz. Bu bizim için önemli bir artı. Bize heyecan ve coşku katıyor.
- Darüşşafaka ile anlaştığınızda Doğuş Grubu'nun önemli projeleri vardı fakat bu sezon başında bir anda isim sponsorluğundan çekildiler. Bu sizin bakış açınızı nasıl etkiledi?
Başlangıç olarak Doğuş Grubu'nun, Darüşşafaka'nın anlamı, düşünce tarzı ve geleneğiyle ile olan birlikteliği benim kararımın başlıca nedenlerinden biriydi. Sizin de belirttiğiniz gibi bu yıl Doğuş Grubu isim sponsorluğundan geri çekildi. Ancak bu her şeyi değiştirmedi. Doğuş Grubu bizi terk etmedi. Hala bize önemli destek veriyorlar. Kişisel olarak buna minnettarım. Yalnızca Darüşşafaka takımı için değil, aynı zamanda okul için de öyle. Basketbolun ötesine geçen bu projenin bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Darüşşafaka'nın Doğuş ailesiyle olan birlikteliği sadece basketbolla sınırlı değil, bunun çok ötesinde. Ve görüyorsunuz, Baba Şahenk bu muhteşem oluşumun ortaya çıkmasının en büyük mimarı. Şimdi ise Ferit Şahenk okula olan desteğini sürdürüyor. Biz halen bir aileyiz. Resmi sponspor olmasalar da birçok alanda hala bizimle birlikteler. Buraya gelmemin en büyük sebeplerinden biri Ferit Şahenk'ti. Takdir edilesi biri ve ona büyük saygı duyuyorum.
- Uzun yıllar EuroLeague düzeyinde görev aldınız ve önemli başarılara imza attınız. En son 2008-09 sezonunda Dinamo Moskova'nın başında mücadele ettiğiniz EuroCup'a dönmek size ne hissettirdi?
Kesinlikle çok farklı. Tahmin ettiğim bir şey değildi. Kalmak için çeşitli sebeplerim vardı. Hayatım boyunca önemli bir karar alırken hiçbir zaman geriye bakmam. Elimde olan işe ve önümdeki duruma göre bir değerlendirme yaparım. Elimden gelenin en iyisini yapıp etrafımdaki insanların mükemmelliyetçi olmalarını ve benim de yardımımla potansiyellerinin en üst noktasına ulaşmasını beklerim.
EuroCup'ta finale kaldınız. Şampiyonluk gelecek mi?
Finale kalmak tabii ki harika bir his ve başarı. Ama hikayenin tamamı bundan ibaret değil. Bu sezon teknik ve idari kadro olarak genç ve yeni oyuncularımızla EuroCup'ta her zaman adım adım düşündük. Bütün ekip olarak Darüşşafaka'yı ve Türk basketbolunu Avrupa arenasında başarıyla temsil ettiğimiz için gurur doluyuz. Daha bir hikayeyi sonuçlandırmadık. Şimdi final var. Atacağımız bir adım kaldı. İlerleme kaydedip, gelişmeliyiz. Bunu da yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
- EuroCup'ta yarı finaller ve finalin farklı bir formatı varken EuroLeague'de Final Four sistemi var. Siz hangisinin daha ideal olduğunu düşünüyorsunuz?
Profesyonel bakış açısıyla bence EuroCup'ın sistemi daha iyi. Tabii ki pazarlama ve sponsporluk açısından Final Four sistemi iyi görünebilir. Çünkü bu EuroLeague'e elindeki malzemeyi dünyaya daha kolay tüketilebilr şekilde sunma imkanı tanıyor. Ancak mücadele açısından EuroCup'ın sistemi fantastik! En iyi takımın belirlenmesi için en iyi sistem.
- 2007'de Rusya'nın EuroBasket, 2014'te Maccabi Tel Aviv'in EuroLeague şampiyonlukları kadrolar açısından pek beklenmedik başarılardı. Darüşşafaka'da bu sezon isim ve kadro değişimiyle azalan beklentiler sizi olumlu etkiledi diyebilir miyiz?
Evet, neredeyse tüm takımı değiştirdik. Geçen yıl hem Türkiye'de, hem de EuroLeague'de Darüşşafaka'nın tarihteki en iyi sezonlarından birini geçirdikten sonra kadromuzda 8-9 oyuncu değişti.
Bence insanlar bizden ne bekleyeceğini bilmiyordu. Çünkü yepyeni bir takım oluşturduk. Mithat Demirel bu kadroyu oluştururken oldukça iyi bir iş çıkardı. Üst düzeyde mücadele etme potansiyelimiz vardı ve bence bunu başardık. Ve şimdi yaz aylarına göre oldukça farklı bir görüntü sergiliyoruz.
- Basketbol Süper Ligi'nde de iyi bir mücadele veriyorsunuz. Ligdeki hedefleriniz neler?
İlk olarak Play-Off'a kalmayı hedefliyoruz. Ve bence bunu başaracağız. Türkiye Ligi gerçekten çok zorlu bir lig. Baştan sona kadar Avrupa'nın en zorlu ligi. İleri aşamalara ulaşmanız çeyrek final ve yarı finalde hangi takımla eşleştiğinize bağlı. Normal sezonu olabilecek en iyi noktada bitirip duruma bakacağız. Tabii ki ben kariyerim boyunca olduğu gibi nasıl oynadığımız ve mücadele ettiğimizin önemine odaklanıyorum. Umarım tüm sezon olduğu gibi gelişimimizi devam ettiririz.
- NBA tarafına dönmek gerekirse Cavaliers sonrası bazı takımlarla görüştüğünüzü belirtmiştiniz. Son olarak da Jason Kidd'in görevden alınması sonrası isminiz Milwaukee Bucks ile geçti. NBA'de yeniden bir takım çalıştırma düşünceniz, isteğiniz var mı?
Dürüst olmak gerekirse Cavaliers deneyimim sonrasındaki ilk yaz, NBA'de birkaç takıma yakındım. Fakat bana hiç resmi teklif ulaşmadı. O pozisyonlar için en ciddi adaylardan biriydim ama görev bana verilmedi. Geçen yaz ise NBA'de hiçbir takım koç değişikliği yapmadı. Yani şu ana dek hiçbir NBA ekibinden resmi teklif almadım. Belki de bu sezon sonrası o fırsata sahip olacağım. NBA'de 30 tane başantrenörlük görevi mevcut. Yeniden orada bir görev alacak mıyım göreceğiz. Teklif gelirse kabul edeceğim. Aksi halde Avrupa'da seve seve devam ederim.
- Milwaukee Bucks örneğine bakarsak Giannis Antetokounmpo gibi Avrupalı bir oyuncunun liderlik ettiği bir NBA takımında çalışmanın sizin gibi uzun yıllar Avrupa'da görev yapmış bir koça avantaj sağlayacağını düşünüyor musunuz?
Olabilir. Şu anda herhangi bir görev için adaylardan arasında ben var mıyım bilmiyorum. Avrupa stiliyle oynayan bir takım benim adıma iyi olabilir. Fakat çok da gerekli değil. Çünkü artık NBA tecrübesine sahibim. NBA ile Avrupa basketbolu arasındaki farkları iyi biliyorum. Bence her takımda görev yapmak için kalifiye biriyim. Sonuçta benim takımım final oynadı. NBA'de nasıl kazanılır biliyorum. Yalnızca NBA'de kalmayı öğrenmem gerekiyor.
- Cedi Osman, eski takımınız Cleveland Cavaliers'ın formasını giyiyor ki o ve NBA'deki diğer Türk oyuncular hakkında düşünceleriniz neler?
Hiç şaşırmadım. Çünkü Cedi, NBA'e hazır bir şekilde gitti. EuroLeague'de önemli bir tecrübe elde etti. Bu süreçte fiziksel olarak kendisini geliştirdi. Yani NBA'deki yoğun sezona ve oradaki ortama hazırlıklıydı. Furkan ise bana göre biraz erken gitti. Tabii ki sizi çağırdıklarında 'hayır' demek çok zor. Bu yüzden kararını anlıyorum. Ancak Avrupa'da 1 veya 2 yıl daha geçirmek ona daha faydalı olabilirdi. Bazen böyle olur, oyuncuyu erkenden çağırırlar ve ilk 2 yıl oynamasını ummazlar. Umarım kendisini geliştirmeye devam eder ve rotasyonda kendisine yer edinir. Bana göre ikisi de NBA oyuncusu.
- Cleveland'da görev yaptığınız dönemde kendi performansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Açıkçası bu konuyu düşünmeyi bıraktım. O zaman da ifade ettim ve bu söylediğim halen geçerli... Bence Cleveland'da oldukça iyi bir iş başardım. Kesinlikle başarısız olduğumu düşünmüyorum. Sadece işimi koruma konusunda başarısız oldum. Oradaki dönemimi en iyi böyle ifade edebilirim.
- Özellikle şunu farklı yapsaydım dediğiniz bir şey var mı?
Tabii birçok şey var. Geri dönüp baktığımda benim durumum farklıydı. İlk gittiğimde bulduğum durum bir anda başka bir şeye dönüştü. Yani iki kez alışmak zorunda kaldım. ABD'deki yaşama ve NBA'deki oyuna alışmak zorundaydım. Ayrıca yeni kurulmuş bir takıma ve sonrasında şampiyonluğa oynadığımız duruma alışmak zorundaydım. Ben bir şeyleri inşa etmeyi değil de maçları kazanmaya uygun bir yolu seçtim. Öğrendiğim ders bu oldu.
- Cavaliers şampiyonluk yüzüğünü size gönderdi. O yüzüğü nerede saklıyorsunuz?
Yüzüğü kayınvalidemin tutmasına izin verdim. Çünkü kendi adıma pek de keyif alacağım bir şey değil. Belki gelecek yıllarda çocuklarımın bir hatıra olarak sahip olacağı bir şey. Belki de yüzükle başka bir şey yapabilirim. Henüz karar vermedim. Bir hayır kurumuna bağışlama ihtimalini de düşündüm. Fakat emin değilim. Henüz ne yapacağıma karar vermedim. Ya bir hatıra olarak aile içinde tutacağım veya bağışlayacağım. Cavaliers adına oldukça nazik bir jestti. Şampiyonlukta benim de katkım olduğunu gösterme biçimleri hoşuma gitti. Buna minnettarım. Oldukça hoş bir şeydi. Özellikle de verilen değil, kazanılan bir şey olduğu için.
- Kamuoyu, LeBron ile aranızdaki ilişkide neleri doğru ve yanlış değerlendirdi?
Tabii ki birçok gerçek dışı ve gereksiz söylenti mevcuttu. LeBron'ın içinde olduğu her şey manşettir. Çünkü büyük bir oyuncu, büyük bir kişilik. NBA şovunun oldukça önemli bir parçası. Eminim birçok kişi bazı şeyleri yanlış değerlendirmiştir. Fakat hiç de umrumda değil. Tüm bunları geride bıraktım. NBA'in ve muhtemelen dünyanın en iyi basketbolcusuyla çalışma şansı yakaladım. Gerisi önemli değil.
- Cleveland'da çalışmadan önce Steve Kerr size Golden State'te asistan koç görevi teklif etmişti. O işi kabul etseydiniz her şeyin daha farklı olacağını düşünüyor musunuz?
Pek değil! Aynı bu yaz Darüşşafaka'dan ayrılıp Maccabi veya Khimki'ye gitseydim nasıl olurdu diye düşünmediğim gibi. Bir karar alırım ve her şeyi olduğu gibi düşünüp gelecekte neler olacağına bakarım. Darüşşafaka ile neler olacağına, güzel basketbol oynamaya, takımımızı geliştirmeye ve potansiyelimize ulaşmaya odaklandım. En önemli şey bu. Cleveland'da görevi kabul ettiğimde de aynısını yaptım. Beni o işe layık gördüğü için Steve Kerr'e teşekkür ettim. Ardından Cavaliers ile işe koyulup geleceğe baktım.
- JR Holden'ın da önemli bir rol oynadığı Rusya takımı ile Avrupa şampiyonluğu yaşadınız. Şimdi Wilbekin'in devşirme oyuncu olarak Türk Milli Takımı'nda oynaması konuşuluyor. Ülkelerin devşirme oyuncu kullanma tercihleri konusunda düşünceleriniz neler?
Bunun doğru olmadığını söyleyecek son kişiyim. Çünkü JR Holden ile tarihi bir Avrupa şampiyonluğu yaşadık. Ancak şunu söylemeliyim ki sonuç olarak bu durum programımızı geliştirdi. 2011 yılında yalnızca Rusya doğumlu oyuncularla Litvanya'da bronz madalya kazandık. 2012 senesinde ise Londra'da Olimpiyat madalyası kazandığımızda aynı şekilde yalnızca Rusya doğumlu oyuncular vardı. Genel duruma bakarsak JR Holden Rus vatandaşı yapılmış bir oyuncu olarak bize kupa kazandırdı, programımızı geliştirmeye katkı sağladı, Rus basketboluna heyecan ve bilinirlik getirdi. Sovyetler Birliği zamanı bu durum daha yaygındı. Çünkü takımın %70-%80'lik kısmı Rusya doğumlu değildi. İyi oyuncuların bir çoğu Litvanya, Letonya ve Ukrayna'dandı. Tabii ki bu politik olarak başka bir zaman dilimiydi, 17 ülkenin birleşiminden oluşuyordu. JR Holden programımızı en üst seviyeye çekmemizi sağladı. Sonrasında takımımız sadece Rusya doğumlu oyuncularla başarılar kazandı. Belki de bunun ardında bir ders vardır.
- Bu sezon EuroLeague'de şampiyonluk adına hangi takımı bir adım önde görüyorsunuz?
Kazanmasını umduğum takımı söyleyebilirim, Fenerbahçe! Çünkü Türk takımlarını Avrupa kupalarında iyi yerlerde görmek istiyorum. Bu yüzden umarım yine Fenerbahçe kazanır. Çünkü Türk basketbolunu temsil ediyorlar. Kim kazanır bilemiyorum, söylemesi çok zor. Çünkü şampiyon tarafsız sahada tek maçlı eleme sistemine göre belli olacak. Bu deneyimi İtalya'da Maccabi ile yaşamış, CSKA Moskova ve Real Madrid'i yenmiştik. Ve orada İsrailli taraftarlar diğer herkesten daha fazlaydı. Tarafsız sahadaki tek maçta her şey olabilir. Bu da bizi baştaki sorunuza getiriyor. Bu yüzden en iyi takımı bulmak için EuroCup'ın sistemi daha adil.
- İsrail'de oldukça kaliteli bir jenerasyon geliyor ki bu noktada oğlunuz Tamir de fazlasıyla dikkat çekmiş durumda. Bir koç olarak Tamir hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bu günlerde bir süredir uzak olduğum için artık koçu değilim, belki geçmiş yıllarda öyleydim. Bugün yalnızca babasıyım. Oynayışını izlemek ve kendisini geliştirmesine tanık olmak bana büyük bir keyif veriyor. En çok hoşuma giden şey ise Tamir'in mükemmelliyetçiliğe verdiği önem ve olabileceği en iyi seviyeye çıkmak için kendini adaması. Genç yaşına rağmen Avrupa'da önemli seviyelerde kendisini gösterdi, bu da iyi bir şey.
- Pini Gershon sizin için ne anlam ifade ediyor?
Pini ve benim aramda oldukça dürüst bir profesyonel ilişki vardı. Oyunculuk dönemimde Pini bana koçluk yaptı. Ardından onun yanında asistan koç olarak çalıştım. Pini'den çok şey öğrendim. Kendisiyle birçok fikir ve zaman paylaştık. Birçok karşılaşmaya çıkıp şampiyonluklar kazandık. O benim kolektif basketbol deneyimimin önemli bir parçası. Tabii artık pek görüşemiyoruz ama hala arkadaşız. Ve birlikte güzel anılara sahibiz.
- Daha önce Avrupa'da çalıştırdığınız oyunculardan kurabileceğiniz en iyi 5?
Pivot pozisyonunda Nikola Vujcic veya Nate Huffman. 4 numaralı pozisyonda David Blu. 3 numarada tercihim Andrei Kirilenko. Anthony Parker 2 numaralı pozisyonda. 1 numarada ise size 3 isim verebilirim. Bunlar Nikos Zisis, JR Holden ve Ariel McDonald. İstediğinizi seçin... Bu 5 oyuncuyla herhangi bir takımı, herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda yenebiliriz. Hatta hepsi değil ama birçok NBA takımı da bu yenebileceğimiz ekiplere dahil.
- Kariyerinizin başında kadın basketbolunda da koç olarak görev almıştınız. Kadın basketbolunu hala takip ediyor musunuz, ediyorsanız düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Henüz profesyonel bir oyuncuyken kadın basketbolunda yalnızca 1 sezon koçluk yaptım. O dönemde 29 yaşındaydım ve Elitzur Netanya takımında forma giyiyordum. Ve o kulübün kadın takımını yönettim. Yalnızca basketbol oynamak dışında hayatımda başka bir şey daha yapmalıydım. Teklif geldiğinde ise neden olmasın dedim. Çok fazla para kazanmıyordum. Farklı bir deneyim elde etmek ve biraz daha para kazanmak adına önemli bir fırsattı. Profesyonel basketbolculuk kariyerim boyunca hep oynadığım kulübün genç takımlarında koçluk yaptım. Çünkü başka bir şeyle daha uğraşmak hoşuma gidiyordu. Çünkü oyuncuyken çok boş zamanınız oluyor. Bu yüzden nerede olursam olayım tecrübe kazanmak istedim ve kadın basketbol takımı da çalıştırdım. Ve size bir sır vereyim, koç olarak ilk kupamı o takımla kazandım. İkinci Lig kupasıydı. O yıl gerçekten çok keyif aldım. Fakat o sezon sonrası, 'Bu harikaydı ama bunu hayatım boyunca bir daha yapmayacağım' dedim. Kadın basketbolunu oldukça değerli buluyorum. Bu deneyim bana çok şey kattı. Hayatta sizin için neyin doğru olduğunu ve neyin doğru olmadığını bilmelisiniz. Bu tecrübeden öğrendiğim, yapabilirim, keyif alabilirim, yaptım ve bir daha yapmak istemiyorum. Öğrendiğim buydu. Fakat cidden çok iyi vakit geçirdim.
- Ayrıca Xerox adlı firmada da çalıştınız. Sizin için nasıl bir deneyimdi?
Bence pazarlama benim kişisel olarak güçlü bir yanım. Bir koç olarak pazarlamacı olmalısınız. Fikirlerinizi, felsefenizi ve kendinizi pazarlamalısınız. Bu, etkili ve başarılı olmak için önemli. Pazarlamacı olarak çalışırken de keyif aldım. Çünkü rekabetçi bir iş. Beklentinin yüksek olduğu alan. Prim kazanmak ve maaşınızı artırmak adına belli bir hedeflere ulaşmalısınız. Her ay kendinizi geliştirmelisiniz. Basketbolda ise her maç ayrı değerlendirilirsiniz. Fakat aynı tarz kısa vadeli ve uzun vadeli rekabet mevcut. Pazarlama işindeki deneyimim bana antrenörlükte yardım etti diyebilirim.
- Hayatınızda sizi en çok etkileyen kişi kimdi?
Hayatım boyunca beni yaşamın her alanında en çok etkileyen kişi lisedeki basketbol antrenörüm Phil Smokey Moresi'ydi. Yıkılmış bir yuvanın çocuğuydum. Liseye başladığımda kendimi arıyordum. Hayatımda hangi yöne gideceğime karar verme aşamasındaydım. Koç Moresi beni kanatlarının altına aldı. Bana basketbol ve hayata dair birçok şey öğretti. Ve bu öğrendiğim şeyler halen bana yaşamımda ve kariyerimde yardımcı oluyor. Kendisi benim için harika bir rol model ve figürdü.