Nano Press
Facebook Twitter Instagram Google+ YouTube RSS Feed Italiano English Türkiye
NBA 06/03/2018, 17.24

Kevin Love: ''Bir terapist ile görüşecek son insan olduğumu düşünürdüm.''

Kevin Love, yaşadığı panik atak ve sonrasını Players Tribune'e yazdı.

NBA
5 Kasım'da Atlanta Hawks karşılaşmasında panik atak geçirdim. 

Bir anda ortaya çıktı. Daha önce hiç yaşamamıştım. Gerçek olup olmadığını bile bilmiyordum. Fakat gerçekti - kırık bir el ya da incinmiş bir ayak bileği kadar gerçekti. O günden beri ruh sağlığımın değiştiğini düşünüyorum.

Kendimden bahsetmek konusunda hiç rahat olamamışımdır. Eylül ayında 29 olacağım ve 29 yıldır iç yaşamım hakkında hep korumacı olmuşumdur. Basketbol hakkında konuşurken rahatımdır fakat bu doğal olarak gelişiyor. Kişisel şeyleri paylaşmak her zaman zor olmuştur ve şu an anlıyorum ki bununla ilgili konuştuğum herkesten bir şeyler almışım. Ben paylaşmazdım, ne ailemle, ne arkadaşlarımla ne halk içinde. Bugün, bunu değiştirmem gerektiğini anlıyorum. Şu an panik atağım ve sonrasında yaşadığım şeyleri paylaşmak istiyorum. Eğer benim gibi bir şeyleri sessizce, kendi içinizde yaşıyorsanız kimsenin bunu algılayamadığını düşündüğünüzün farkındasınızdır. Bunu kendim için yapmak istiyorum fakat en çok ruh sağlığı konusunda konuşamayan insanlar için yapmak istiyorum. Muhtemelen erkekler bunu en çok yaşayan kişilerdir.

Ben bunu kendi tecrübemden biliyorum. Büyürken bir erkek çocuğun nasıl davranması gerektiğini çok çabuk algılıyorsunuz. ''Adam'' olmanın ne gerektirdiğini de.. Bu sadece güçlü olmakla ilgili. Duyguların hakkında konuşma. Kendi başına hallet. Bu yüzden 29 yıllık hayatımda bu kuralları takip ettim. Şimdi baktığınızda burada size yeni bir şey söylemiyorum. Erkekler hakkındaki bu değerler ve sertlik her yerde aynıdır.. ve aynı zamanda görünmezdir. Su ya da hava gibi hep etrafımızdadırlar. Bir şekilde depresyon ya da anksiyete gibiler.

Bu yüzden 29 yıl boyunca ruh sağlığımın başka birinin problemi olduğunu düşündüm. Bir yandan da tabii ki kendilerini açabilen ya da yardım isteyen insanların bundan faydalandığını biliyordum fakat bunun ben olduğumu hiç düşünmedim. Benim için bu zayıflığın bir göstergesiydi ve spordaki başarımı etkileyeceğini ya da beni ilginç göstereceğini düşünüyordum.

Fakat birden panik atak yaşadım.

Maç sırasında, birden bire.

29 yaşıma basmamın üzerinden 2 ay ve 3 gün geçmişti. Atlanta Hawks ile evimizde oynuyorduk. Ailemle yaşadığım şeylerle ilgili stres altındaydım. İyi uyuyamıyordum. Sahadayken sezon için beklentilerimizi düşünüyor ve üzerimde yük hissediyordum.

Maç başladığında bir şeylerin yanlış gittiğinin farkındaydım.

İlk birkaç hücumda savruldum. İlginçti. Bir anda oyunum bitmişti. İlk yarıda 15 dakika süre aldım, sadece bir basket buldum ve 2 serbest atış kullandım.

Devrenin ardından, 3. çeyrekte Koç Lue mola istedi. Benche gittiğimde kalbimin normalden hızlı attığını farkettim. Nefesimi yakalamakta güçlük çektim. Bunu tanımlamak çok zor fakat etraftaki her şey dönüyordu, sanki beynim başımın üstüne tırmanmıştı. Havayı çok daha ağır hissetmeye başladım. Ağzımı kolay hareket ettiremiyordum. Asistan koçumuzun bir savunma seti ile ilgili bağırdığını hatırlıyorum. Hatırlıyorum fakat söylediği birçok şeyi duyamadım. O an çılgına döndüm. Ayağa kalkıp yürümeye başladığımda oyuna dönemeyeceğimi anladım. Bunu fiziksel olarak da yapamazdım. 

Koç Lue yanıma geldi. Sanırım bir şeylerin yanlış gittiğini farketti. Sanırım ''Geri döneceğim.'' tarzı bir şeyler söyleyerek soyunma odasına gittim. Odadan odaya gidiyordum, bulamadığım bir şeyi arıyor gibiydim. Aslında sadece kalbimin bu kadar hızlı atmasının durmasını istiyordum. Sanki vücudum bana ölmek üzeresin diyordu. Yere, sırtüstü yattım ve ihtiyacım olan nefesi almaya çalıştım. 

Gerisi biraz flu. Biri beni Cleveland Kliniğine götürdü. Bir sürü test yaptılar. Her şey kontrol edilmişti ve bir problem yoktu. Fakat hastaneyi o zaman demin yaşanan şey neydi diye düşünürken terkettiğimi hatırlıyorum.

Milwaukee Bucks maçı için 2 gün sonra geri döndüm. 32 sayı attım ve kazandık. Tekrar sahaya döndüğüm için kendimi ne kadar iyi hissettiğimi hatırlıyorum. Fakat kimse Atlanta maçında neden öyle hissettiğimi bilmiyordu ve bu beni rahatlatıyordu. Organizasyondaki birkaç kişi tabii ki biliyordu fakat bununla ilgili ne kimse konuşmuştu ne de yazmıştı. 

Birkaç gün daha geçti. Sahada her şey yolundaydı fakat üzerimde hala bir ağırlık vardı.

Neden insanların bunu bilip bilmemesinden dolayı bu kadar endişeleniyordum?

O bir uyanma anıydı. Sanırım panik atak sonrası çok daha zor bir durumdu. Tam tersiydi. Şimdi onun neden olduğunu ve neden konu ile ilgili konuşmak istemediğimi düşünüyorum.

Buna stigma, korku ya da güvensizlik diyebilirsiniz, buna birçok şey söyleyebilirsiniz fakat ben içimde yaşadığım şeylerden değil onlarla ilgili konuşmaktan çekiniyordum. İnsanların beni bir takım arkadaşı olarak güvensiz görmelerini ya da yıllarca uyarak büyüdüğüm kural kitabına uygun davramadığımı düşünmelerini istemiyordum.

Bu benim için yeni bir alandı ve karışıktı. Bir şeyden emindim: Olan şeyi gömmeyi ve devam etmeyi başaramamıştım. Bir parçam bunu ne kadar istese de panik ataktan ve altında yatan sebepten kurtulamamıştım. Tekrar aynı şeyle ya da daha kötüsü ile baş etmek istemiyordum.

Küçük bir şeyin ne kadar büyüdüğünü gördüm. Cavs bana iyi bir terapist bulmamda ve bir görüşme ayarlamamda yardımcı oldu. Burada durup şunu söylemeliyim: hayatta bir terapist ile görüşecek son insan olduğumu düşünürdüm. Lige geldiğim ilk 2-3 yılımda bir arkadaşımın bana NBA oyuncularının neden bir terapist ile görüşmediğini sorduğunu hatırlıyorum. Bu fikre kendimi kaptırmıştım. Hiçbirimizin bir terapistle görüşmesine imkan yoktu. 20 ya da 21 yaşındaydım ve basketbol ile büyümüştüm. Peki basketbol takımları? Kimse içinde ne yaşadığından söz etmezdi. Şöyle düşündüğümü hatırlıyorum, benim problemim ne? sağlıklıyım. Basketbol oynuyorum. Zayıf görünmek istemiyorum. Dürüst olmak gerekirse, buna ihtiyacım olduğunu düşünmemiştim. Kural kitabının dediği gibi; bunu kendin çöz. 

Bunu düşündüğünüzde işler değişiyor. NBA'de profesyoneller tarafından eğitiliyorsunuz. Koçlar, eğitmenler, beslenme uzmanları yıllarca yanınızda oluyor. Fakat hiçbiri ben yerde nefes almakta güçlük çekerken bana yardım etmedi.

Yine de terapistle olan ilk görüşmeme şüpheci bir yaklaşımla gittim. Ayaklarım geri geri gidiyordu. Fakat o beni şaşırttı. Basketbol ana odak noktamız değildi. NBA'in ana sebeplerden biri olmadığını hissetmişti ve beni kendime getirmeyi başardı. Daha çok basketbol ile ilgili olmayan konulardan konuştuk ve gerçekten umursamadığım konuların ne kadar önemli olduğunu anladım. Galiba kendimizi tanıdığımızı sanıyoruz fakat derine indikçe kendimizi keşfediyoruz.

O günden beri muhtemelen ayda birkaç kez görüşüyoruz. En önemli ilerlemeyi kaydettiğimiz gün büyükannem Carol ile ilgili konuştuğumuz gündü. O bizim ailemizin direğiydi. Ben büyürken bizimle birlikte yaşıyordu ve benim bir diğer ebeveynim, abim ya da ablam gibiydi. Basit değerleri olan ve çok önem verdiğim biriydi. Ona bir çift Nike hediye ettiğimde bana tüm yıl boyunca teşekkür etmişti. 

NBA'e geldiğimde yaşlanmıştı ve onu eskisi kadar sık göremiyordum. Timberwolves ile 6. yılımda, büyükannem şükran günü için yanıma gelmek istedi. Ziyaretinden kısa bir süre önce damarlarındaki bir problemden dolayı hastaneye yattı ve ziyaretini ertelemek zorunda kaldı. Daha sonra durumu kötüleşti ve komaya girdi. Birkaç gün içinde de kaybettik.

Bu beni çok etkiledi fakat bunun hakkında da konuşmadım. Yabancı birine büyükannemi anlatmak ne kadar acı çektiğimi karşı tarafa aktarmaktan ibaretti. Bunu deştiğimizde, ona sadece hoşçakal diyememiş olmanın bile beni çok incittiğini anladım. Ona veda edemediğim ve son yıllarda daha çok iletişim halinde olmadığım için suçlu hissediyordum. O gittiğinden beri de bu duyguları gömerek sadece basketbola odaklanmıştım. Bununla daha sonra ilgilenirsin. ''Adam'' ol.

Büyükannem ile ilgili konuşmamın sebebi sadece o değil. Onu hala çok özlüyorum fakat bunu anlatmamın sebebi aslında gözlerimizi ne kadar kapadığımızı aktarmak. Terapist ile görüştüğüm bu kısa zamanda bir şeyleri sesli söylemenin ne kadar yardımcı olduğunu anladım. Bu mucizevi bir şey değil. Korkutucu ve ilginç bir deneyim. Sorunlarınızdan sadece konuşarak kurtulamayacağınızı biliyorum fakat bunları konuşarak daha iyi anladığınızı ve mücadele edebilecek hale getirdiğinizi anladım. Herkesin gidip bir terapist ile görüşmesi gerektiğini söylemiyorum. Kasım ayından bu yana en iyi öğrendiğim şey yüzleşmenin ne kadar yardımcı olduğu.

Bunu yazmamın bir sebebi de DeMar'ın depresyon hakkındaki yorumlarını okumuş olmam. DeMar'a karşı yıllardır oynuyorum fakat onun hiç bu tarz şeyler yaşadığını düşünmezdim. Bu, aslında hepimizin neler yaşadığını ve bunu yaşayanın sadece bizler olduğumuzu düşündürüyor. Aslında arkadaşlarımız, komşularımız, iş arkadaşlarımızla birçok ortak noktamız var. Herkesin en derin sırlarını paylaşması gerektiğini söylemiyorum - her şey halka açılmak zorunda değil, bu herkesin kendi seçimi. Fakat konuşarak ruh sağlığınız için daha iyi bir ortam yaratabilirsiniz.

Eminim DeMar'ın paylaştıkları da birçok insana yardımcı olmuştur. 

Her şeyi çözdüğümü söylemek istemiyorum. Fakat kendimi tanımak için çok fazla uğraş veriyorum. 29 yıldır bundan kaçıyordum. Şu an kendime dürüst olabiliyorum. Hayatımdaki insanlara karşı daha iyi olmaya çalışıyorum. Hayatımdaki rahatsız edici şeylerle daha kolay yüzleşebiliyorum. İyi ya da kötü her şeyi kucaklıyorum.

Bugünlerde kendime hatırlattığım bir şey ile bitirmek istiyorum: Herkes göremediğimiz şeyler yaşıyor.

Bunu tekrar yazmak istiyorum: Herkes göremediğimiz şeyler yaşıyor.

Görmediğimiz için, kimin ne yaşadığını nasıl ve ne zaman yaşadığını bilmiyoruz. Ruh sağlığı görünmez bir şey fakat bir şekilde hepimizin hayatına öyle ya da böyle dokunuyor. Bu hayatın bir parçası. DeMar'ın söylediği gibi ''Kimin ne yaşadığını bilemezsiniz.''

Ruh sağlığı sadece sporcuların yaşadığı bir şey değil. Hayatınızı kazanmak için yaptığınız şey sizi tanımlamaz. Bu herkesle ilgili bir şey. Koşullarımız ne olursa olsun, yaşadığımız şeyleri eğer bir yere gömüyorsak bu hep bize acı veriyor. İç dünyamızda yaşadığımız şeyleri konuşmamak, yardıma ihtiyacı olanlara ulaşmamızı güçleştiriyor. Bunu okuyorsanız ve zor zamanlar geçiriyorsanız, ne kadar büyük ya da küçük olduğu önemli değil, siz yaşadığınız şeyi paylaştığınız için tuhaf ya da değişik değilsiniz.

Hatta tam tersi. Bu kendiniz için yapacağınız en iyi şey olacaktır. Benim için öyle oldu.

Kevin Love
H. Coşkun

H. Coşkun

Read also
Comments You must be registered to post a comment 0 Comments